▼
28 Şubat 2013 Perşembe
27 Şubat 2013 Çarşamba
Kıvanç Tatlıtuğ ''ELLE'' Türkiye'de
İlk kez bir erkeği, tek başına kapağına taşıyan Elle Türkiye dergisinin Mart 2013 sayısına Türkiyenin başarıllı oyuncularından Kıvanç Tatlıtuğ konuk olmuş.
Yılmaz Erdoğan'ın yönetmenliğini yaptığı ve Mert Fırat ve Belçim Bilgin ile baş rolü oynadığı
"Kelebeğin Rüyası" filmi ile ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtlayan Kıvanç Tatlıtuğ, derginin çekimleri için
İstanbul’da İtalyan moda fotoğrafçısı Riccardo Tinelli’nin objektifine poz vermiş.
Kıvanç Tatlıtuğ ELLE Türkiye dergisine çekimin ardından hakkında merak edilenleri anlattı.
* Size ilk oyunculuk teklif edildiğinde, üstelik de başrol, yan rolde ısrar etmişsiniz. Neden?
- Bir yaştan sonra kendi paramı kazanmayı ve sorumluluk almayı istedim. Hayat modelliğe itti ama o işi çok sevmedim. Kendimi tam ifade edebileceğim alan o değildi. Aklımda oyunculuk da yoktu gerçekten. İrfan Şahin bana “Senin oyuncu olmanı istiyoruz” dedi. “Gümüş diye bir dizi var, senaryosunu oku. Beğenirsen…” demeye kalmadı, ben “Bir dakika, ben hiç oyunculuk yapmadım ki!” diye itiraz ettim. “Benim başarılı olabileceğime inanıyor musunuz? Belki iki bölüm sonra dizi yayından kalkacak veya bana ‘Sen ne kadar yeteneksiz bir adamsın’ diyeceksiniz” diye devam ettim ama bana inandığını, bende o ışığı gördüğünü söyleyip iki rol önerdi: Mehmet’i ve Mehmet’in kuzenini. “Bunlardan hangisini oynamak istersin? Biri başrol, diğeri de yan rol” dedi. * Sonra ne oldu?
- Senaryoya bakıp birkaç gün sonra fikrimi söylememi istedi. Eve gittim, senaryoyu okuyorum. Sayfaları çevirdim, çevirdim; hep Mehmet, Mehmet, Mehmet… Mehmet’in çok sahnesi var. Kendi kendime “Ben bunu nasıl yapacağım! Bir de şu kuzen Berk karakterine bakayım” dedim. Onun iki bölüm içerisinde maksimum 10 sahnesi vardı. “İşte bunu yaparım” diye düşündüm; ufak bir rolle başlayıp dizideki tecrübeli insanlardan da işi öğrenirim… İrfan Şahin’e gidip “Ben Berk karakterini çok beğendim, onu oynamak istiyorum” dedim. “Yok yok, sen Mehmet’i oynayacaksın” dedi. Ben yine Berk diye ısrar ettim. Berk-Mehmet, Berk-Mehmet derken, İrfan Bey bana “Pek çok insan şu anda senin yerinde olmak ister. Bu teklifi alanların yüzde 99’u hemen başrolü isterdi. İşte bu yüzden başrolü sen oynamalısın” dedi. İlk sahnemi hiçbir zaman unutamam, çok heyecanlanmıştım.
* O heyecan ne zaman yatıştı?
- O heyecan hâlâ var, hiç bitmedi.
* “Kelebeğin Rüyası”nı henüz (bu röportaj yapılırken) izlemedik, ancak “Kuzey Güney”deki performansınız için herkes, büyük ustalar bile yıldızlaştığınızı söylüyor. Arada bizim bilmediğimiz ne oldu da oyunculuğunuz bu kadar gelişti?
- Olgunlaştım. Birisi beynimin içerisine oyunculuğun hammaddesini koymadığına göre… İlk diziden son çalışmama kadarki süreçte dokuz yıl geçti. Gayet basit şeylerle mutlu olan bir insanım. Kendimi anlatmaktan nefret ediyorum, çünkü bence kendimi anlatacak hiçbir şeyim yok. Çalışmaktan mutlu olan, çalışmalardan kafasını kaldırmayan, onun dışındaki zamanları ailesiyle, sevdiği dostlarıyla birlikte evde geçirmeye çalışan bir insanım. Köpeğim var. Hatta köpeğim için “Bir tane evladım var” diyorum, adı Pars.
* Neyi beklediniz?
- Kimse yanlış anlamasın, teklifler geldi tabii ki. Fakat dizi çekerken kendimi yüzde yüz filme veremezdim. Ama bu hikâyeyi çok sevdim. Yılmaz Erdoğan’a bunun için teşekkür ediyorum. Edebiyatı takip eden, az çok şiir okuyan, bir dönem amatörce de olsa şiir yazmış bir insanım. Yine de Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’yu, bence dünya çapında bu iki şairi bugüne kadar tanımadığım için birazcık utanç duyuyorum; film sayesinde tanıdığım için çok mutluyum. Hayatları gerçekten birer ders. Bu kadar yoklukta, teknolojinin, telefonun olmadığı dönemde bu insanlar nasıl bu kadar mutlu olabilmişler?
* Teknolojiyi sevmiyor musunuz?
- Gerçekten cep telefonundan, bilgisayardan hiç hazzetmeyen bir insanım; sadece mahremiyetimi bozduklarına inanıyorum. Elektronik aletten başka bir şey değiller. Bunları icat eden insanların kulaklarını çok çınlatıyorum.
* Bir kadında en çok neyi beğenir, neyi takdir edersiniz?
- Makyaj yapmayan, çok sade, mümkünse koca koca topuklu ayakkabılar giymeyen, doğal, kendi gibi olan, her gün saçı başı yapılmış, sabahın sekizinde kuaförden çıkmış gibi görünmeyen kadınları beğeniyorum. Erkeğin de, kadının da kendisiyle çok uğraşması hoş gelmiyor. Yoksa herkese saygım var. Ama bu benim kendi görüşüm. Yok denecek kadar az makyaj, doğal bir yüz, sadelik bana samimi ve güzel gelir.
26 Şubat 2013 Salı
Bedük'ten Parti gibi Klip
Bedük yeni albümü Overload'un ilk klibini hareketli şarkısı Beatfreak için çekti. Adı gibi hareketli görüntülerden oluşan klip yayınlandığı andan itibaren büyük ilgi topladı.
Her şarkısıyla kendi alanında ilklerin öncüsü olan elektronik dans müziğinin Türkiye'deki en özgün temsilcisi Bedük, yeni albümünün ilk klibini BeatFreak isimli şarkısına çekti. Klibin yönetmenliğini çektiği parti ve gece hayatı fotoğraflarıyla ünü kulaktan kulağa yayılan Tchane Okuyan üstlendi.
Üç günde pek çok farklı mekanda çekilen klipteki görüntülerin bir kısmı Bedük'ün geçtiğimiz haftalarda İndigo'da gerçekleştirilen konserinden alındı. Konserde spontane bir şekilde izleyicilere "hadi klip çekiyoruz" diyip kendini seyircilerin arasına atan Bedük, hayranlarıyla birlikte eğlenceli görüntülere imza attı.
Beatfreak şarkısının adına yakışan video klibindeki diğer görüntüler ise Türkiye'nin en iyi dansçı ve koreograflarından Uğur Yıldıran'ın sahibi olduğu Hasköy'deki Acaip İşler Müdürlüğü'nde çekildi. Bedük, şarkı söylediği bölümlerde de lazerle özel ışık tasarımının kullanıldığı klibi için "Klip tam anlamıyla şarkıyı izleyicilere aksettirmek ve benim konserime geldiklerinde yaşayacakları eğlenceyi birebir yansıtabilmek için tasarlandı. Biz çekimlerde çok eğlendik, umarım seyredenler de eğlenirler" dedi.
Konserleri:
7 Mart Ankara Jolly Joker Ankara
9 Mart Kayseri Hilton Otel
22 Mart Konya Rixos Otel
Bir bumads advertorial içeriğidir.
25 Şubat 2013 Pazartesi
2013 Oscar Partileri
Her zaman olduğu gibi bu yıl da Oscar töreninden sonra düzenlenen partilerde ünlüler şıklık yarışına girdi.
Partilerde giyilen kıyafetler Oscar’lardan daha seksi ve göz alıcı seçimler olmuş.
Kırmızı halıda görmediğimiz isimler ise Oscar partisinde şıklıklarıyla göz kamaştırdılar.
Jennifer Lawrence, Vanity Fair’in partisine vücuduna oturan parıltılı bir Calvin Klein elbiseyle gelmiş.
Kırmızı halıda göremediğim Diane Kruger ve Joshua Jackson çifti Vanity Fair partisinde karşımıza çıkıyor.
Diane Kruger'in siyah-beyaz elbisesi Giambattista Valli, monokram pabuçları Christian Louboutin, clutch'ı Roger Vivier , şık saati ise Jaeger-LeCoultre.
Ve biricik meleğimiz Miranda Kerr'i Oscar töreninde görmesekte Vanity Fair partisinde yine şıklığı ve güzelliği ile bizi büyüledi.
Miranda Kerr'in romantik elbisesi Valentino 'dan .
Natalie Portman'ın siyah - beyaz sade elbisesi ve clutch'ı Dior 'dan
Amber Heard , kırmzı ruju ,saçı ,makyajı ve sırt dekolteli Versace Couture elbisesi ile çok sexy.
23 yaşındaki oyuncu Lily Collins Zuhair Murad tasarımı saks mavisi şık bir elbise ile katımış Vanity Fair partisine.
Rosie Huntington-Whiteley, Valentino tasrarımı kat kat elbisesi ve klasik saç ve makyajı ile çok hoş bir görüntü yaratmış.
Nina Dobrev Naeem Khan tasarımı elbisesi içinde şahane görünüyor.
Amy Adams ,Vanity Fair’in partisin yine Oscar de la Renta’dan şık bir elbise ile karşımıza çıkıyor.
Hilary Swank'ın kırmızı elbisesi Valentino'dan.
Miley Cyrus , beyaz sırt dekolteli Azzaro elbisesini Givenchy ayakkabı ve Lorraine Schwartz takıları ile tamamlamış.
Rose Byrne'in şık beyaz elbisesi ve ayakkabıları Lanvin'den...
Güzel aktris Kate Bosworth'un dantel elbisesi Giambattista Valli ,çantası Rauwolf ,ayakkabıları ise Casadei.
Kate Beckinsale 'in elbisesi Monique Lhuillier imzalı.
Selena Gomez'in elbisesi Atelier Versace, çantası Judith Leiber ve mücevherleri Lorraine Schwartz ..